Kalahari

Kalahari
Kalahari Augrabies Extreme Maraton-2014

22 Ekim 2014 Çarşamba

Krali Marco Trails

Krail Marco Yarış Broşörü
Krali Marko Trail yarışını İznik Ultra Maratonunda elime tutuşturulan bir broşür sayesinde öğrendim. Broşürde korkutucu bir dağ duruyordu. Yarışmaya katılan Makedon sporculardan yarışma hakkında biraz bilgi aldım. Biraz araştırma yaptıktan sonra bu yarışa gitmeye karar verdim. Makedonya bize yakındı. Gidilmesi kolay bir yarış olacaktı. Muazzez’e bu yarış hakkında bahsedince “Bende gitmeyi düşünüyordum. Beraber gideriz” dedi. Yarışa gitmeye karar verdikten sonra bu sefer sadece koşmayı değil aynı zamanda Makedonya’yı gezmeyi de düşündüm. Planlamaları Muazzez’e bıraktım. Çünkü Muazzez Mayıs ayında Makedonya’da gezi amacıyla bulunmuştu. Tüm planlamaları Muazzez yaptı. Sadece onun yapmış olduğu planlara uydum. Daha sonra aramıza Haluk Albay da katılınca üç kişilik bir ekip olduk.

Perşembe günü Üsküp’e gittik. Havaalanında şoförüyle beraber kiraladığımız araba  bizi bekliyordu. Şoförle birlikte Üsküp’e gittik. Yolda giderken akşam Makedonya-Lüksemburg milli maçının olduğunu öğrendik. Maçın oynanacağı stat hem kalacağımız yere çok yakındı hem de bilet fiyatları çok ucuzdu. Akşam Makedonya-Lüksemburg maçına gitmeye karar verdik. Makedon seyircilerin maça olan ilgisi az olsa da bol gollü bir maç olduğu için maçtan keyif aldık.
 
Makedonya-Lüksemburg Maçı 
Matka Kanyonu
Cuma günü Ohri’de kalacaktık. Sabah erken yola çıkıp Matka Kanyonunu gezip oradan Ohri’ye geçtik. Ohri gölü manzarası eşliğinde güneşin batışını seyrettik. Matka Kanyonunu ve Ohri gölünü kesinlikle gezilmesi gereken iki yer olarak değerlendiriyorum. Cumartesi sabah Ohri Kalesini gezdikten sonra Bitola’daki Atatürk müzesini ziyaret ettik. Müze ziyaretinden sonra yarışmanın yapılacağı Prilep’e doğru hareket ettik. Kalacağımız otele yerleştirildikten sonra kayıt işlemleri ve makarna partisinin yapılacağı otele gittik. Kayıt işlemlerini bitirdikten sonra otele geri döndük; son hazırlıkları tamamladıktan sonra dinlenmeye geçtim. Artık yarış için hazırdım.

Matka Kanyonu
Pazar sabah erkenden kalkıp start alanına doğru hareket ettik. Saatler 8:06 yı gösterirken start aldık. Yarışın başlamasıyla beraber öne doğru fırladım. Yarışın ilk 5 km’si ufak çıkışlar olsa da düzlüktü. Sonrasında 8.5 km’de olan birinci kontrol noktası Treskavec’e kadar dikti. Son 1 km asfalt yoldan kiliseye çıktık. Kiliseye çıkarken Zihica “Bu kilisenin Makedonya’nın en güzel kiliselerinden birinin olduğunu fakat geçen yıl yangından yandığını söyledi.” Tepeyi çıkarken yürümek istiyordum. Fakat birlikte koştuğum 5 kişinin yürümeye pek niyetleri yoktu. Bu beni biraz tedirgin etti. Gerçi yarışın başıydı. Ama gruptaki herkes diri görünüyordu. Bende onlara uyarak batonların yardımıyla kiliseye kadar koştum. Kontrol noktasına ulaştığımızda 1 saat 4 dakika geçmişti.  
Ohri Gölü

Start Anı
Kontrol noktasından oyalanmadan çıktım. Kontrol noktasından sonra yaklaşık 5 km’lik bir iniş vardı. İnişle beraber 6 kişilik olan grup 4 kişiye düştü. İniş teknik bir inişti. Bazı yerde kayalıkların üzerinden koştuk. İniş biter bitmez tempoyu biraz artırdım. Tempoyu artırınca kimse benimle gelemedi. Yaklaşık 1 km sonra keskin bir dönüş vardı. Keskin dönüşü kaçırınca Zihica beni yakaladı. Diğer iki Makedon sporcu gelmeyince 18.2 km’deki ikinci kontrol noktası Prilep gölüne kadar Zihica ile koşmaya karar verdim. Böylece parkur işaretleme mantığını öğrenmiş olacaktım. İkinci kontrol noktasına Zihica ile beraber girdik. ( 2 saat 4 dakika ) Kontrol noktasından bir bardak su içtikten sonra noktadan ayrıldım. Zihica’da geride kaldı. 24.3 km’deki üçüncü kontrol noktası Pletvar köyüne kadar parkur genelde düzdü.  Ara ara ufak çıkışlar vardı. Pletvar köyüne kadar tempolu bir şekilde koştum. Bu kontrol noktasında da bir bardak su içtim ve elime 4 parça muz alarak çıktım. Kontrol noktasına vardığımda 2 saat 33 dakika geçmişti.
Yarışın en zor 5 km’lik kısmı bu kontrol noktasından sonra başladı. Pletvar köyünden 1747 metredeki Kozyak (Keçi) zirvesine kadar 1100 metrelik bir rakım kazanımı vardı ve bunun 600 metresi son 2 km’deydi. Arkama bakmadan zirveye doğru koşmaya başladım. Başlarda bazen koştum bazen yürüdüm. Ama genelde yürüdüm. Zirveye yaklaştıkça kendimi kötü hissetmeye başladım. Tempom giderek düştü. Tepeden aşağı doğru baktığımda Zihica’nin geldiğini gördüm. Teknik toplantıda zirvede top olduğunu söylemişlerdi. Zirveye yaklaştıkça top görünmeye başladı. Topu görünce şaşırdım. Çünkü zirvedeki top, disko topuydu. Zirveye disko topu koyacakları hiç aklıma gelmemişti. Zirveye yaklaşınca disko topuyla selfie çektim. Zirveye ulaştığımda 3 saat 48 dakika olmuştu.

Kozyak (Keçi) Zirvesi
Zirveden sonra iniş başladı. Ama iniş kısmı çok teknikti. İlk 3 km’de  patika yoktu. Patika olan yerlerde çok dikti ve patika sürekli “S” çizip durdu. Kayalıklara ve ufak otlara bağlı işaretleri takip ettim. Bazen yürümek zorunda kalsam da genelde koştum. 5 km’si çıkış 5 km’si iniş olan bu noktaya 4 saat 29 dakikada vardım. Yokuş aşağı inerken kontrol noktasında içeceğim çorbayı hayal ettim. Noktaya ulaştığımda “Çorba alabilir miyim” diye sorduğumda “Bu noktada çorba yok.” cevabını aldım. Bu cevap biraz moralimi bozdu. Kontrol noktasında çeşme vardı. Önce çeşmeye yönelip 2-3 bardak soğuk su içtim. Sonra çantamdaki su torbasını çıkartıp içindeki suyu boşalttım. İçine çeşmeden buz gibi suyu doldurdum. Sonra yiyeceklerin bulunduğu masaya tekrar yöneldim. Ekmek ve peynir yemeye başladım. Ekmek ve peynir kesmeye başlayınca tekrar çeşmeye yöneldim. Su içerken ekmek arası peyniri yemeye devam ettim. Kontrol noktasına tekrar yönelip noktadan 2-3 parça muz alıp noktadan çıktım. Ben noktadan çıkarken Zihica noktaya giriş yaptı.

Noktadan çıktıktan sonra gücüm yerine gelmişti. Zirveye çıkarken ki halsizliğim de gitmişti. Zirveye çıkarken büyük bir ihtimalle rakım değişiminden etkilenmiştim. Bunu da doğal buluyorum. Çünkü İstanbul gibi deniz kenarı olan bir yerde antreman yapıp rakımı yüksek olan yerde koşunca rakımdan etkilenmem son derece doğal. 35 ve 37’inci km arası çıkış vardı. Başlangıçta çıkış kendini pek belli etmese de mesafe ilerledikçe etkisini gösterdi. 37’inci km’den sonra 41’inci km’deki kontrol noktası olan Sv.Gjorgi Kilisesine kadar yokuş aşağıydı. Tepe bittikten sonra beni bekleyen bir sürpriz vardı. İki tane çoban köpeği bana doğru yaklaşmaya başladı. Koyun sürüsünü koruyorlardı. Köpeklerin sayısı köpeklerin havlamasıyla arttı. Yaklaşık 10 köpek beni kovaladı. Sürünün başındaki çoban köpeklere bir şeyler söylese de köpekler çobana pek aldırış etmediler. Köpekler iyice yaklaşınca durup onları kovaladım. Ben kovalayınca kaçan köpekler ben koşmaya başlayınca tekrar havlayıp beni kovaladılar. Bu olay 5-6 kere tekrar etti. Koyun sürüsünün etrafından dolaşarak yoluma devam ettim. Koyun sürüsünü geçtikten sonra patika yola çıktım. Patika yokuş aşağı kiliseye doğru devam etti. Kontrol noktasına ulaştığımda bu noktada çorba olduğunu öğrendim. Ama ben çorba içmeden yola devam ettim. Saatime baktığımda 5 saat 14 dakika bitmişti.

Prilep Gölü
Bir sonra ki kontrol noktası Prilep gölüydü. İkinci kez bu noktaya uğrayacaktık. Kontrol noktasından Prilep gölüne kadar yol yokuş aşağıydı. Hızlı bir şekilde koşmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra 47.4’üncü km’deki Prilep gölüne ulaştım. Kontrol noktasında çeşme vardı. Çeşmeyi ilk geçişimde de görmüştüm. Fakat Zihica çeşmeye yönelirken ben vakit kaybetmemek için yoluma devam etmiştim. Ama bu sefer çeşmeye uğramaya karar verdim. Bunaltıcı bir sıcaklık vardı ve sürekli ılık su içmekten midem artık su içmek istemiyordu. Kontrol noktasına ulaşınca masaya yöneldim. Masadan daha önce içine su konan bir bardak alıp içindeki suyu boşaltarak çeşmeye yöneldim. Çeşmeden 2-3 bardak su içtikten sonra yoluma devam ettim. Kontrol noktasından çıktığımda 5 saat 44 dakika olmuştu.

Son Kontrol Noktasından Ayrılırken
Artık 18 km kalmıştı. Bunun 6 km’ik kısmı dik bir çıkıştı ama geri kalan kısmı genelde yokuş aşağıydı. 52’inci km’ye kadar ara ara çıkışlar olsa da genelde inişti. 52’inci km ve 57’inci km arası 500 metrelik bir rakım kazanımı vardı. 52’inci km’ye ulaştığımda kendimi hadi son tepe diye telkin edip yokuşu tırmanmaya başladım. Yarışın başında yokuş aşağı indiğim tepeyi şimdi yukarı çıkacaktım. Tepeyi çıkmak düşündüğümden zor oldu. Çık çık bitmedi. İnerken iki çeşme görmüştüm. Öncelikli hedef olarak bu çeşmelere ulaşmayı seçtim. İlk çeşmeye ulaştığımda 3-4 bardak buz gibi su içtim. Su adeta beni kendime getirdi. Motive olmuş bir şekilde tırmanmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra ikinci çeşmeye de ulaştım. Zirveye ulaşmaya az kaldı. Zirveye yaklaşırken son 8 km koşacağım yolun girişini de kontrol ettim. Bu noktaya konsantre olduğum için kiliseye tırmanacağım patikayı kaçırıp asfalt yola çıktım. Asfalt yoldan kiliseye çıktım. Patikayı kaçırmak bir hataydı ve bu hata bana yaklaşık 3 dakika kaybettirdi. Bu kontrol noktasından da fazla oyalanmadan çıktım. Kontrol noktasından çıkarken saate baktığımda 7 saat 15 dakika olmuştu.

Parkurdan görünüm
Artık önümde bitiş noktasına ulaşmak vardı. Kontrol noktasından çıktıktan 500 metre sonra Zihica’yı gördüm. Onu görmeyi hiç beklemiyordum. Zihica’yı görmek beni şaşırtsa da bitiş noktasına daha hızlı gitmem için beni motive etti. Artık geri adım atacak durumda değildim. Yokuş aşağı doğru hızlı bir şekilde koşmaya devam ettim. Bazen patika kayalık olsa da hızımı düşürmeden koşmaya devam ettim. 61’ıncı km’sinde 500 metrelik bir çıkış vardı. Çıkışı hızlı adımlarla çıktım. Çıkıştan sonra tekrar iniş başladı. Yarışın 62’inci km’sine geldiğimde son 2.5 km tabelasını gördüm. Ama önümde brifingde bahsedilen ve Prilep’in her yerinden görülen haç işaretin bulunduğu tepeye çıkış vardı. Bundan dolayı son 2.5 km yazısı beni çokta mutlu etmedi. Kendimi son tepe diye motive edip tepeyi tırmanmaya başladığımda birden işaretlerin aşağı doğru giden patikaya doğru gittiğini gördüm. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Hızlı adımlarla işaretin bulunduğu patikaya indim ve tekrar tempolu bir şekilde koşmaya başladım. Bitiş noktasına yaklaşırken çantamdaki bayrağı çıkarttım ve orada bulunan bir çocuğun elindeki Makedon bayrağını alıp bitiş noktasında bulunan kalabalık bir grubun alkışlarıyla bitiş noktasından iki bayrakla birlikte geçtim. Benden sadece 6 dakika sonra Zihica’da bitiş noktasından geçti.

Bitiş Anı-1
Bitiş noktasında tebrikleri kabul ettikten sonra otele gittim. Duş yapıp kendime geldim. Muazzez ve Haluk Albayı beklemek için bitiş noktasına döndüm. Kontrol masasına saat 17:00’da kapanan Prilep gölü kontrol noktasından bizimkilerin geçip geçmediğini sordum. “Geçtiler” cevabını alınca tüm ekibin bitiş noktasından geçecek olmasından dolayı mutlu oldum. Muazzez beklediğimden geç geldi. Bekle bekle bir türlü gelmedi. Beklemekten bıkınca parkura girip yavaş yavaş yürümeye başladım. Yaklaşık 400 metre sonra Muazzez’i gördüm. 

Bitiş Anı-2
Birlikte koşarak bitiş noktasından geçtik. Muazzez’le beraber vakit kaybetmeden otele gittik. Muazzez duş aldıktan sonra bitiş noktasına bu sefer Haluk Albayı beklemek için döndük. Haluk Albay düşündüğümüzden daha kısa sürede bitiş noktasına ulaştı. Onu gördüğümüzde şaşırmadık desek yalan olur. Haluk Albay geldikten kısa bir süre sonra ödül töreni oldu. Törenden sonra otele dönüp dinlenme moduna geçtik. Yorgunluktan deliksiz uyumayı beklerken ağrılardan dolayı rahat bir uyku çekemedim.

Ödül Töreni
Sabah erken kalkıp otelden ayrıldık. Haluk Albayı da aldıktan sonra Üsküp’e gittik. Üsküp’teki Türk mahallesini ve Üsküp kalesini gezdik. Birlikte yemek yedikten sonra Haluk Albayı havaalanına bırakıp Üsküp’e geri döndük. Kalacağımız yere gittik. Akşam Üsküp’ü gezmeyi düşünüyorduk. Ama sadece düşüncede kaldı. Yorgunluktan evde kalmaya karar verdik. Bir sonra ki gün arabayı kiraladığımız şirket görevlisiyle buluştuk. Görevli bizi havaalanına bıraktı ve Makedonya yolculuğu sona erdi.
            Gobi March katıldığım ilk uluslararası yarış olduğu için kürsüye çıkmak benim için bir başarıydı ve ikinciliği riske atmamak için birinci olmayı denemedim. Kalahari’de kum engeline takıldığım için, Two Castle ve Persenk Ultra Maratonlarında kaybolduğum için ikinci olmuştum. Bu sefer başardım. Türkiye dışında bir yarışı kazandım. Böylesine teknik bir parkurda yarışı kazanmak benim için büyük bir başarıydı. Bu başarıyı kazandığım ve bayrağımızı en iyi şekilde dalgalandırdığım için yaşadığım mutluluk tarif edilemez. Bu mutluluğu herkesin yaşamasını diliyorum.
Krali Marko Trails Maratonu organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Kontrol noktalarında bize her türlü desteği sağlayan gönüllülere, koşma cesareti gösteren tüm yarışmacılara, Muazzez ve Haluk Albaya, yarışmadaki kıyafetlerimi sağlayan SALOMON’a,SUUNTO’ya ve yarışma masraflarını karşılayan Güllük Deniz İşletmelerine çok teşekkür ederim.
Haluk Korkmazyürek-Muazzez Özçelik ve Ben
                         DAHA NİCE YARIŞLARA VE BAŞARILARA

Suunto gözüyle yarışma parkur bilgileri :

Yarış Sonuçları :

Erkekler :

1
Mahmut
Yavuz
Türkiye
07:59:22
2
Zhikica
Ivanovski
Makedonya
08:05:11
3
Konstantin
Atanasov
Bulgaristan
08:28:06

Kadınlar :

1
Mariya
Nikolova
Bulgaristan
09:43:23
2
Rosica
Kostova
Makedonya
10:16:54
3
Lili
Angelova
Bulgaristan
10:27:42

          

6 Ekim 2014 Pazartesi

Persenk Ultra Maratonu-2014



Her yarışın farklı bir anısı ve tecrübesi var. Tıpkı bu yarış gibi. Bu yarışı aslında geçen yıl koşacaktım. Ama iş yoğunluğundan dolayı yarışa gidemedim. Bu sene başında öncelikli hedefim Madagaskar Ultra Maratonuna katılmaktı. Fakat ekonomik nedenlerden dolayı Madagaskar’a gidemedim. Madagaskar’a gidemeyince yarışmanın organizatörü Nikolay Marangozov’un davetini değerlendirip yarışmaya katılmaya karar verdim. İlk başta Muazzez Özçelik ile birlikte yarışa gidecektik. Ama Bakiye Duran ve Ferda Falay’ın katılımıyla 4 kişilik bir Türk kafilesi olduk.
Bakiye Duran-Ben-Ferda Falay ve Muazzez Özçelik'ten oluşan Türk Kafilesi

Bu yarış benim için farklıydı. Haziran ayında Almanya’da yapılan Zungspitz Ultra Maratonu (100 km)’nu terk etmiştim. Bu yarışı dağ koşularındaki öz güvenimi kaybetmemek için bitirmem gerekiyordu. Bundan dolayı bitirdiğim için çok mutluyum.
Zungspitz Ultra Maratonu’ndan döndükten sonra bir hafta koşulara ara verdim. Aşil tendonitimde sıkıntı vardı. Vücudumu dinlendirmek için koşulara ara verdim. Koşulara ara vermek sakatlığıma iyi gelmedi. Ağrılarım daha çok arttı. Yavaşta olsa koşmaya karar verdim. Koşu sonrası iyi esnetme yapıp, iyi dinlendirme yaparak aşilimimdeki tendiniti azaltmayı planladım.  Koşulardan sonra buz ve merdane tedavisi yaptım. Özellikle merdane ile yaptığım masaj aşil tendinitine iyi geldi. Her geçen gün antreman tempomu artırdım.  Yarıştan önceki iki aylık süreçte çok iyi bir antreman dönemi geçirdim. Bundan dolayı bu yarıştan beklentim yüksekti. Kesinlikle iyi bir derece koşacağımı düşünüyordum.
Yarış için 20 Ağustos günü Metro turizm ile Esenler otogardan Plovdiv’e doğru yola çıktık. Yorgun olduğum için sınır kapısına kadar deliksiz uyudum. Sınır kapısında 2 saatlik pasaport kontrolünden sonra yolculuğumuza devam ettik. Sabah 6 gibi Plovdiv’deydik. Plovdiv’e geldiğimizde Nikolay bizi otogarda karşılayıp Asenovgrand’da kalacağımız otele götürdü. Yanımızda Muazzez’in olması bizim için büyük bir avantajdı. (Arada Muazzez’e küssem de ) Muazzez sayesinde iletişim problemimizi çözüldü. Otelde biraz dinlendikten sonra gezmek ve son eksikleri gidermek için Plovdiv’e gittik. Gezimiz bittikten sonra Nikolay’ın davetiyle akşam yemeğine gittik. Yemekten sonra odalarımıza çekilip dinlenme vakti gelmişti. İyi dinlenmem gerekiyordu. Hem hastaydım hem de bir sonra ki gün gece 12’de yarış başlayacaktı. Bulgaristan yolculuğu öncesi grip oldum. Yarış öncesi antibiyotik kullanmak istemedim ve hayatımda ilk defa doğal antibiyotik olan sarımsağı yatmadan tek diş olarak yedim. Bu işten Ferda çok rahatsız oldu :)
Plovdiv'den kareler

                                   Yarış sabahı uyandığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Ama halen üzerimde bir kırgınlık vardı. Kahvaltıdan sonra kayıt masasına doğru yol aldık. Kayıt işlemleri bittikten sonra hazırlıklar ve dinlenme amacıyla otele döndük.  Akşam 11 gibi otelden çıkıp yarış başlangıç noktasına doğru yola çıktık. Artık geri dönülmez bir yola girmiştik.

Yarış Şeması
Saatler 00:05’i gösterirken 130 km’lik zorlu yarışa 80 km’lik Orehovo Ultra Maratonu koşan sporcularla beraber başladık. İlk 41 km aynı parkurda koşacaktık. Yarışmanın başlamasıyla birlikte öne doğru fırladım. İlk 1 km asfalta sonrasında ince bir patikada devam ettik. Patikaya en önde girdim. Patikayla beraber ilk tırmanma kısmı başladı. Yarışın ilk kontrol noktası olan Baba Peak 17’nci km’deydi ve nerdeyse tamamı tırmanıştı. İlk 15 km en önde ben koştum. 80 km koşanlar dahil kimse öne geçmedi. Ara ara 80 koşanlar öne geçip tempoyu artırsa da genel itibariyle en önde ben vardım. 15'inci km’den sonra 80 km koşan 2 kişi beni geçerek tempoyu arttırdı. İlk başlarda onlarla gitmeyi düşünsem de sonrasında vazgeçtim.
Start Anı
  Amacım sabah olana kadar ön grupla birlikte koşmaktı. Çünkü gece işaretleri takip etmek gündüze göre biraz daha dikkat gerektiriyordu. 17’nci km’deki kontrol noktasına grup olarak 2 saat 23 dakikada ulaştık. Kontrol noktasından 2-3 dakikalık ikmalden sonra noktadan ayrıldık. Kontrol noktasında ayrıldığımızda yanımda iki tane Bulgar sporcu vardı. Boris Dimitrov ve Zdravko Mirchev.
Bir sonraki kontrol noktası olan Byala Cherkva 31’inci km’deydi ve 29’uncu km’ye kadar tırmanıştı. Kontrol noktasına gelmeden önce çok az iniş vardı. Karanlık olmasından ve tepe çıktığımızdan dolayı fazla tempo yapamıyorduk. Zaten öyle bir amacım da yoktu. Kontrol noktasına ulaştığımızda 4 saat 10 dakika olmuştu. Bu kontrol noktasında da 2-3 dakika geçirdikten sonra ayrıldık.
Yarıştan Kareler
Byala Cherkva'dan ayrıldıktan sonra yeni hedef 41’inci km’deki yedek malzeme (Drop bag) istasyonu olan Orehovo’du. Byala sonrası 10 km boyunca yokuş aşağı koşacaktık. Bu da kısa bir süre sonra Orehovo'ya ulaşacağız demekti. Ama koşmaya başlayınca öyle olmadığını gördük. Özellikle 36’ncı km’den sonra çiğ düşmeye başladı. Sabaha karşı olduğu için sis oluşmaya başladı. İşaretler tam görünmüyordu. İniş dikleşmeye başladı.  Bundan dolayı dikkatli koşmamız gerekti ve istediğimiz gibi tempoyu artıramadık. Bazı yerlerde sisten dolayı 3 kişi olmamıza rağmen işaretleri zor takip ettik. 5 saat 23 dakika sonra Orehovo'ya vardık. Burada yaklaşık 10 dakika geçirdik. Bu kontrol noktasında iyi beslenmemiz gerekiyordu. Çünkü bir sonra ki kontrol noktası olan Persenk Hut 62’nci km’deydi. Kontrol noktasında kıyafet değiştirdim. Sıcak bir çay ve ekmek arası bir şeyler yedikten sonra noktadan ayrıldık.



Yarıştan Kareler
Orehovo'dan ayrıldıktan sonra 11 kmlik tırmanış sonrası 6 kmlik iniş vardı. Tırmanış sonrası tempoyu artırıp Bulgar sporcuları geride bırakmayı planlıyordum. Tepeye çıktıktan sonra artık güneş doğmuştu ve Bulgar sporcuları geride bırakmıştım. 6 km’lik inişten sonra yine tırmanış başladı. Eğimin az olduğu yerlerde koştum. Dik olan yerlerde ise tempolu yürüdüm. Amacım Bulgar sporcular kontrol noktasına gelmeden kontrol noktasından çıkacak kadar fark oluşturmaktı. Kontrol noktasına ulaşmak düşündüğümden uzun sürdü. Persenk Hut'a vardıktan 3 dakika sonra Bulgar sporcular da Persenk Hut'a ulaştı. Kontrol noktasında çay içtikten ve ekmek arası bir şeyler yedikten sonra ayrıldım. Benim ayrıldığımı gören Bulgar sporcular benimle beraber kontrol noktasından ayrıldılar.
Wonder Bridge
Bir sonraki kontrol noktası 71’inci km’deki Wonder Bridgesdi. Persenk Hut'dan sonra 4 km tırmanarak yarışın en yüksek noktası olan Persenk Zirvesine çıktık. Sonra ki kısım ise Wonder Bridgese kadar inişti. Zirveye 3 kişi birlikte çıktık. Zirveye çıktıktan kısa bir süre sonra aşağı inerken düştüm ve dizim kanamaya başladı. Persenk Hut'tan ayrılırken bir sonraki kontrol noktasında sadece su içip mola vermeden yoluma devam etmeyi düşünüyordum. Böylece bir önceki kontrol noktasında az vakit geçiren Bulgar sporcular karşısında avantaj yakalamak istiyordum. Ama bu düşüş planımı bozdu. Çünkü pansuman için kontrol noktasında durmam gerekiyordu. Bundan dolayı tempomu artırmaya karar verdim. İşaretleme çok güzeldi hızlanmam da sakınca yoktu. Tempoyu artırınca Bulgar sporcular geride kaldı. Kendimi çok iyi hissediyordum. Yere düştüğümde dizimdeki kanmanın yanı sıra su imkanımı da kaybetmiş olduğumu fark ettim. Çünkü sırt çantamdaki mataranın hortumu çıkmıştı. Buna rağmen durmaya hiç niyetim yoktu. Çünkü kısa bir süre sonra kontrol noktasına varacağımı düşünüyordum. Pansuman yapılırken hortumu yerine takabilirdim. İlk 69 km işaretleme mükemmeldi. Her dönüş noktası çok güzel bir şekilde belirtilmişti. Ta ki 69’uncu km’deki dönüşe kadar. Dönüş noktası tam görünmediğinden dolayı ve benim trekkingciler için yapılan işaretleri organizasyon tarafından yapıldığını değerlendirdiğimden dönüş noktasını kaçırdım. Yaklaşık 2.5 km gittikten sonra işaretler bitti. İşaretler bitince arkadan gelenleri beklemeye karar verdim. 2 dakika gelmeyince geriye doğru koşmaya başladım. Kimsecikler gelmedi. Kendi kendime “Bu işte bir terslik var.” dedim. Dönüşten 1.5 km sonra Bulgar sporcu Maria’yı gördüm. Maria’ya yanlış gittiğimizi ve dönüşü kaçırdığımızı söyledim. Maria ile dönüşü bulduktan sonra tempomu artırıp Maria’yı geride bıraktım. Yaklaşık 2 km sonra dönüş noktasına geldim. Ama bu sefer başka bir terslik vardı. Brifingde gidiş yolunun kırmızı dönüş yolunun ise beyaz işaretlerle işaretleneceğini söylemişlerdi. Bir anda işaretler beyaza döndü. Ama daha dönüş yoluna geçmemiştik. Etrafıma baktım hiçbir yerde kırmızı işaret yoktu. Maria’yı bekleme kararı aldım. Maria gelince durumu anlattım. Maria “ 3 hafta önce burada antrenman yaptığını ve beyaz işaretleri takip etmemiz gerektiğini” söyledi. Maria’ya "Organizasyonu telefon ile arayıp sorabilir misin" dedim. O da bana "Ne soracağım ben zaten bu bölgeyi biliyorum, beyazları takip edeceğiz." dedi. Maria’da benim gibi kaybolmuştu ve brifinge girmemişti. Ama ona güvenmekten başka çarem yoktu. Beyazları takip ederek aşağı doğru koşmaya başladım. kendi kendime"1 km sonra ne de olsa kontrol noktasına ulaşacağım" dedim.  2 km aşağı koştuktan sonra halen ağaçların arasındaydım ve etrafta kontrol noktasına benzer hiçbir şey yoktu. Tekrar Maria’yı bekledim. Maria’yı beklerken çantanın hortumunu yerine taktım. Maria geldiğinde "Emin misin bak sürekli aşağı iniyoruz bu yolun dönüşü olmaz yanlış kontrol noktasına gidersek yarışı bırakmak zorunda kalırız" dedim. O da "Emin olduğunu 3 hafta önce burada koştuğunu tekrarladı. Maria’yı bir daha geride bıraktım. 1 km daha koştum ama halen ağaçların arasındaydım. Yine Maria’yı bekledim. Bu sefer bana kızarak " ben gidiyorum ister gel ister gelme" dedi. Bu kadar indikten sonra gitmeme gibi bir şansım yoktu. Bu sefer Maria’yı takip etmeye başladım. 500-600 metre sonra kontrol noktasına ulaştık. Kontrol noktasına ulaştığımızda "burası Wonder Bridge mi ve ön grup ne kadar önümde?" diye sordum. İki bardak su içtikten sonra kontrol noktasından ayrıldım. Dizimi unutmuştum. Zaten kanaması durmuştu. Pansuman yapalım dediler gerek yok deyip kontrol noktasından çıktım. Kontrol noktasına 5 inci geldiğimi düşünüyordum. Fakat kontrol noktasına 4 üncü gelmişim. Arkamdaki Bulgar sporcu Boris benden 2 km sonra kaybolmuştu. Ben 115’inci km’ye kadar hep Boris’i 1’inci sanıyordum. 115’inci km’de Boris’in kaybolduğunu öğrendim. Bunu daha önce öğrenmiş olsaydım yarıştaki stratejim farklı olurdu. Çünkü Boris, Zdravko’dan daha güçlü duruyordu.

Kontrol noktasından çıktıktan 1 km sonra yarışmayı birinci bitiren Bozhidar Antonov ve üçüncü bitiren Ivan Hristanov’u yakaladım. İşaretleme bu bölümde çok kötüydü. Bulgar sporcuları geride bıraktım. Ama işaretlemeden dolayı tekrar yakalandım. Parkur boyunca birçok çeşme vardı. Çeşmeleri gördükçe direk çeşmelere yönelmeye başladım. Çeşmelerde buz gibi su akıyordu. Çeşmelerde su molası verince arkada kaldım. Önde olduklarını düşündüğüm sporcular tecrübesizdi ama İvan ve Bozhidar çok tecrübeli oldukları anlaşılıyordu. Sabit tempoda koşuyorlardı. Ara ara onlarda yanlış yola giriyordu. Bir yerde üçümüz bir araya gelip hangi yola gidelim diye tartıştık. Ama yanlış yolu tercih ettik. 77’nci km’deki Kabata Hut’daki kontrol noktasına birlikte ulaştık.


Kabata Hut’tan ayrıldıktan sonra tempomu artırıp ikiliyi geride bırakmaya karar verdim. Ama her seferinde işaretleme yüzünden Bulgar sporcuları beklemek zorunda kaldım. Artık yavaş yavaş mental olarak yarıştan kopmaya başladım. Tempolu koşmak için kendimi motive ediyordum ama bir sonuç alamıyordum. Söylene söylene 89’uncu kmdeki Orehovo’ya Bulgar sporcularla beraber girdim. Yarışa başlayalı 13 saat 36 dakika olmuştu. Burada kıyafetlerimi ve çoraplarımı değiştirdim. Doktorun ısrarı üzerine dizime antiseptik sürdürdüm. Artık mental olarak yarıştan kopmuştum. Tek hedefim bitiş noktasından geçmekti. Dereceye girmek gibi bir amacım yoktu. Bundan dolayı kontrol noktasında yaklaşık 15 dakika geçirdim. Ivan ve Bozhidar kontrol noktasında 5 dakika geçirdikten sonra ayrılmışlardı. Kontrol noktasından çıktıktan sonra bir sonraki kontrol noktası olan Byala Cherkva’ya kadar dik bir çıkış vardı. Bence yarışın en zor kısmı burasıydı. Hem dikti hem de hava sıcaklık ve nemden dolayı bunaltmaya başlamıştı. Kontrol noktasından çıktıktan sonra ara ara koşup genelde tempolu yürüdüm. Ama kesin olan bir şey var bu yarış yürüyerek bitmezdi. Kısa bir süre sonra tepede 2 kişi gördüm. Onları yakalayıp bari 3’üncü olayım dedim. Tempomu biraz artırdım. Aradaki fark yavaş yavaş kapanmaya başladı. Sonunda onları yakaladım. Ivan’ı yakaladığımda yanında farklı biri vardı. Bozhidar ve Ivan kontrol noktasından çıkarken yanlarında yarış dışı birini almışlar.  Herhalde Bozhidar önde gidiyor diye düşünmeye başladım. 3’üncü olmak için Bozhidar’ı da yakalamam gerekiyordu. Sabit tempoda koşarsam onu da yakalayabilirim diye düşündüm. Ama kontrol noktası bir türlü gelmek bilmiyordu. Sıcaklığın etkisiyle kendimi sorgulamaya başladım. "Neden  ultra maraton koşuyorum? yarı maraton, maraton koşmak varken?"  diye kendi kendime sorgulamaya başladım. Dizimin ağrısı sebebiyle koşamıyordum ve yürümeye başladım. Bir sonraki kontrol noktasında yarışı bırakmaya karar verdim. Yürüdüğüm için mesafeler bitmek bilmiyordu. Kontrol noktasına gelmeden Ivan beni tekrar geçti. Amacım kontrol noktasına ulaşmaktı. Kontrol noktasına vardığımda Ivan kontrol noktasında değildi. Zdravko ise kontrol noktasındaydı. Zdravko’yu görmeyi hiç beklemiyordum. Zdravko bana "Yaklaşık 30 dakikadır kontrol noktasında olduğunu birincinin 2 dakika gerisinde kontrol noktasına vardığını" söyledi. Bende bu esna da karpuz ve ekmek yedim. Zdravko ayağına yarabandı taktıktan sonra ben gidiyorum dedi. (16:30 ) Bir anda " bekle bende geliyorum, senin durum iyi değil birlikte yavaş yavaş koşarız" dedim. Son 30 km’nin büyük bir kısmı yokuş aşağıydı. Birlikte kontrol noktasından çıktıktan sonra Zdravko bana "senin durumun iyi beni bekleme boşuna git ikinciyi yakala" dedi. Bende "nasıl yani önümüzde 3 kişi yok mu? diye sordum. "Hayır önümüzde 3 kişi var ama biri yarış dışı, yarış koşan 2 kişi var”. diye cevap verdi. Zdravko bana öyle deyince ilk aklıma gelen Bozhidar’ın yarışı terk ettiğiydi. Boris’in yarış terk edeceği veya kaybolacağı hiç aklıma gelmemişti. Tempomu artırdım. Zdravko geride kaldı. Tepelerde yürüdüm düz ve yokuş aşağı olan yerde koştum. 115’inci km’de Ivan’ı yakaladım. (17:56) Ivan beni görünce çok şaşırdı. Çünkü beni en son gördüğünde benim durumum çok kötüydü. Yanından çok canlı bir şekilde geçtim. Yaklaşık 20 dakika boyunca tempo koşmaya devam ettim. Arkama baktığımda Ivan yoktu. Tempomu düşürerek dikkatli bir şekilde tepeden aşağı doğru indim. Yokuş aşağı iniyordum ama parkur tempolu bir şekilde inmeme izin vermiyordu. Yaklaşık 120’ıncı km’de Zdravko geldi. Zdravko’yu görmeyi hiç beklemiyordum. "Bana neden yavaş koşuyorsun" diye sordu. Bende "sakatlık çıkmasın diye bastığım yerlere dikkat ederek koşuyorum" diye cecap verdim. İnanılmaz bir şekilde canlanmıştı. "İstersen gidebilirsin istersen beraber koşalım." dedim. "Beraber koşalım" dedi. Birlikte muhabbet ederek koşmaya başladık. Kısa bir süre sonra yarışın son tepesi vardı. Muhabbet ederek tepeyi çıktık. Tepeyi çıktıktan sonra son 7 km’ye girmiştik. Bölgedeki bir köyden geçtikten sonra ince bir patika ve dik bir iniş başladı. İnişte yavaş ve dikkatli bir şekilde gidiyorduk. 125’inci km’de bu sefer Ivan ve arkadaşı bizi yakaladı. İnce patikadan oluşan iniş kısmı bitmek üzereydi. Patikada sadece bir kişi koşabiliyordu. Ivan ve arkadaşı geçmek için izin istedi. Bende izin verdim. Öne geçince tempoyu artırdılar. Benim dizim ağrıyordu ama sinir olduğum için dizimdeki ağrıyı önemsemeden ben de tempoyu artırdım. Kısa bir süre sonra ince patika bitti ve patika kalınlaştı. Patika kalınlaşır kalınlaşmaz tempomu artırdım. Ivan ve arkadaşının nasıl tepki vereceğini merak ediyordum. Atağa cevap veremediler. Benimle beraber Zdravko’da tempoyu artırdı. Ivan ve arkadaşını geride bıraktıktan sonra artık şehrin içine girdik. Patika yol bitti ve asfalt yol başladı. Organizasyondan Ivan Ilchev asfalta çıkınca bizi karşıladı. İşaretlerin şehirde yaşayanlar tarafından söküldüğü için son 2 km bize eşlik etti. Son 500 metreye girdiğimizde çantamdaki Türk bayrağını çıkarttım. Zdravko ile birlikte Türk bayrağıyla bitiş noktasından geçtik. Zdravko bana "Bu tür yarışları bitirince şınav çekerek kutluyorum beraber şınav çekelim" dedi. Bende "tamam" dedim. Bitiş noktasından geçtikten sonra birlikte şınav çektik. Bizden kısa bir süre sonra Ivan’da geldi.


Bir macera daha sona ermişti. Çok fazla git gel yaşadığım yarışı tamamladığım için çok mutluydum. Yarışı hiç hesapta olmayan Bozidar tecrübesiyle kazanmıştı. Yarış bittiğinde dönüp arkama baktığımda mental kopukluklar yaşamasaydım yarışı kazanabilirdim diye düşündüm. Ama 100’uncü km’de terk etmeyi düşündüğüm bir yarışı ikinci bitirdiğim için mutluydum. Özellikle Zunspitz’den sonra bu yarışı da terk etseydim. Bundan sonraki ultra maratonlar için mental olarak yıkılacaktım.
Ultra maraton koşmak tamamen mental bir savaştır. İyi düşününce işler iyi gider ve ağrılar  unutulur. Kötü düşünmeye başlayınca koşmamak, yürümek ve yarışı terk etmek için mazeretler üretmeye başlarsınız. Bu yarışta işlerin kötü gittiği kilometrelerde yarışı terk etmek için mazeretler ararken işlerin iyi gittiği kilometlerde ise bitiş noktasından geçmek için bulduğum tüm mazeretlerin aklımdan uçup gittiğini fark ettim. ilk kez bu kadar uzun süre koştuğum 20 saat 22 dakikalık savaşı bu sefer ben kazandım.
Ödül Töreni
Persenk Ultra Maratonu organizasyonunda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Yarışmaya beni davet eden Nikolay Marangozov ve ekibine, her kontrol noktasında bize her türlü desteği sağlayan gönüllülere, koşma cesareti gösteren tüm yarışmacılara, Muazzez, Ferda ve Bakiye Duran'a, tepeleri çıkarken bir numaralı destekçim olan batonları hediye eden Yonca TOKBAŞ'a (Yonca tepeleri çıkarken kulaklarını çok çınlattım :) ) yarışmadaki kıyafetlerimi sağlayan SALOMON’a,SUUNTO’ya ve yarışma masraflarını karşılayan Güllük Deniz İşletmelerine çok teşekkür ederim.

DAHA NİCE YARIŞLARA VE BAŞARILARA.