Yarışa
Paris aktarmalı gittim. 6 Nisan günü İstanbul'dan Paris'e uçtum. Aynı gün havaalanında bir otelde kaldım çünkü
bir sonraki gün sabah 6:30’da havaalanında olmam gerekiyordu. Günü otelde
dinlenerek geçirdim.
Uzun zamandır bu kadar dinleme fırsatım olmamıştı. Son aylarım hep koşturmaca içinde geçmişti.
Sabah erken kalkıp havaalanına gittim. Havaalanına gidince neden saat 9’daki uçak için bizi saat
6:30’da havaalanına çağırdıklarını
anladım. Muhteşem bir kalabalık vardı. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca çantalarımızı vermek için sıra bekledik. 4 uçak dolusu koşucuyla Paris'ten Ouarzazate'ye uçtuk. Ouarzazate'ye indiğimizde otobüsler bizi
bekliyordu. O günü Ouarzazate’de hotelde geçireceğimizi sanıyordum. Bunun böyle olmadığını havaalanında Ian Corless’dan öğrendim. Ian bana bu gece kampta kalacağımızı
ve kampa gitmek için önümde yaklaşık 6 saatlik bir otobüs yolculuğu
olduğunu söylediğinde
ilk sürprizle karşılaşmış oldum. Otobüse binip kamp alanına gittik. Kamp alanına
gittiğimde Özgür ve Faruk çoktan
gelmişti. Birlikte bir hafta boyunca kalacağımız 24 numaralı çadırda buluştuk. Çadırda
bizimle birlikte Avusturyalı Şimon vardı. Diğer çadır arkadaşlarımız yarışa gelmemişti. Bu konuda
biraz şanslıydık. Diğer çadırlar 8
kişi iken biz 4 kişi kaldık. Kampta akşam yemeğinden sonra uyuduk. Bir sonraki
gün malzeme kontrolü vardı. Malzeme kontrolünü de sıkıntısız atlattıktan sonra
yarış için artık hazırdım.
9
Nisan günü saat 9’da başlayacak yarış için 7:30 da
start alanında olmamızı istediler. 32nci MDS olduğu için 32 rakamını oluşturarak fotoğraf çekimine
katıldık. Saat 8:15’den itibaren start alanında yarışın başlamasını bekledik.
Saatler 9:00 gösterirken
yarış başladı. Yarışa toplam 1270 kayıtlı sporcu vardı. Bunlardan 54 ülkeden
gelen 1184’ü start aldı.
İlk
3-4 km ön grupla koşup sonra yavaşlama stratejisi ile yarışa
başladım. Nitekim düşündüğümü de hayata geçirdim. İlk 4 km ön grup ile koşup sonra yavaşladım. Yarış daha çok uzundu. Koşulacak toplam 5 etap vardı. İlk gün
toplamda 30,6 km koşacaktık. Birçok koşucu
yarışa çok hızlı başladı.
İlk gün iki kontrol noktası vardı. İkinci kontrol noktasına kadar genelde ilk
30 içerisinde koştum. İkinci kontrol noktasından
sonraki dune ( kum tepeleri) ile çok yavaşladım.
Kum tepeleri resmen tüm enerjimi benden aldı ve ilk günü düşündüğümden kötü koşarak 45. bitirdim. (1.gün :)
Faruk
kaburgasındaki çatlaktan
dolu parkurun son kısmını yürüyerek bitirdi, Özgür ise kum tepesi olan kısma
kadar iyi koşup kum tepesinden sonra yavaşlamış. İlk gün bizim için böyle
bitti.
İkinci
gün bizi bekleyen 39 km'lik bir parkur vardı. Parkurda yine iki kontrol noktası
vardı. Yarışın başlaması ile beraber ikinci gruba tutundum. İkinci kontrol
noktasına kadar planladığım gibi koştum. İkinci kontrol noktasından sonraki kum
tepesi ve sonrasındaki tepe çıkışı beni adeta öldürdü. Koşu öncesi kendimi psikolojik olarak yarışın sonundaki
tepeyi çıkmaya hazırlamıştım.
Ama öncesindeki kum tepesi beni benden aldı diyebilirim.
Tepeyi çıktıktan sonra kamp göründü.
Tamamen kumlu olan tepenin ilk bölümünü ip
yardımıyla indikten sonra kumların üzerinde koşarak inmek adeta uçuyormuşum hissi verdi. Tepeyi inince gücüm yerine
geldi. Sonlara doğru iki kişiye daha geçilsem de
bunu pek önemsemedim
çünkü bitiş noktasına tüm gücümü vererek girmek istemedim. Koşulacak 3 günümüz
daha vardı. Günü 27’inci bitirip genelde 31'liğe kadar çıktım. ( 2.gün :)
Faruk
kaburgasındaki ağrı artınca gün
sonunda yarışı bırakmaya karar verdi. Özgür ise ilk 100 hedefine biraz daha
yaklaştı.
Üçüncü
gün 31,6 km koşacaktık. Dördüncü gün
uzun gün olacağı için bugünün
biraz kolay geçeceğini düşündüm. Tek zor kısmın ikinci gün çıkıp indiğimiz tepeyi çıkmak ve sonrasındaki kumlu tepeyi
geçmek olduğunu düşündüm. Ama etap başlar başlamaz
pek de öyle olmadığını gördüm. 3
tane tepe çıktık ve parkur çok
teknikti. Bu bölümü düşündüğümden
iyi koştum. İkinci gün çıktığımız tepe öncesinde
kontrol noktası vardı. Kontrol noktasına yaklaştıkça tepe daha net görülmeye başladı. Tepeye baktıkça nerden çıkacağız bu tepeyi diye düşünürken ön grubun karşımızdaki dağa tırmanmaya başladığını
gördüm. İçimden “yok artık nasıl çıkacağız burayı” dedikten sonra
kontrol noktasına girdim. Kontrol noktasında 1,5 litre su alıp devam ettim. Genelde kontrol noktasından aldığım
suyun bir kısmını döküp sonra
şişeyi elimde taşıyacak duruma getirip öyle koşmayı
tercih ettim. Karşımdaki tepeyi görünce
bunu yapmaktan vazgeçip 1,5
litre su ile tepeyi tırmanmaya başladım. Tepenin sonuna doğru gücüm tamamen
bitti tepenin son 50 metresini ip yardımıyla çıktık. Tepeyi çıktığımda 1,5
litre suyun tamamı bitmişti. İnişe geçince
toparlandım. Tepeyi indikten sonra kum tepesini geçmeye başladık. Kum tepesini düşündüğümden daha
kolay geçtim. Çünkü
artık kum tepelerinin hangi bölümlerinden
geçileceğini öğrenmiştim. Parkurun son 6 km’lik kısmı
taşlıklı plato idi. Bu kısma geldiğimizde su içmek için Camelback’imden su çekince
suyumun kalmadığını fark ettim. 2 km susuz koştum sonra biraz yavaşlayıp
arkamdan gelenlerin beni yakalamasını bekledim. 4 kişilik bir gruba yakalandım.
Gruptaki bir koşucudan su istedim, sağ olsun suyundan verdi. Sonra grupla koşmaya
devam ettim. Susadığım için yavaşlamaya
karar verdim. Tekrar su istemek istemedim. Sonlara doğru susuz kalınca bu sefer
yavaşlamak yerine hızlanıp önümdeki bir koşucuyu yakaladım. Yanına yaklaşıp
su istedim. Yok dedi. O anda çok
sinirlendim. Tempomu artırıp bitişe bir an önce ulaşmak istedim. Etap bitince verilen 4,5
litre suyun 1,5 litresini oracıkta bitirdim. Etabı 36’ıncı bitirmeme rağmen 31incilikteki yerimi korudum. Özgür ise etabı iyi
koşarak ilk 100'e girdi. (3.gün:)
Dördüncü gün uzun gündü. Toplam 86 km koşacaktık ve
haritaya bakınca oldukça
kumlu bir kısım olduğunu gördüm. İlk grup saat 7:15 de start alırken
ikinci grup yani ilk 50 koşucu ise 11:30 da start aldı. Sabah kahvaltısından
sonra Özgür'ü uğurlamak için start
noktasına gittik. Özgür'ü gönderdikten
sonra yaklaşık 1150 kişinden sadece 50 kişi kaldık. İlk 50'ye girmenin nasıl
bir şey olduğunu start öncesinde
anladım. İlk 50'ye girdiğimiz için farklı
hissetmemizi sağladılar. Hepimizi tek sıra yapıp startı öyle verdiler. Start ile birlikte büyük bir çoğunluk güne hızlı başladı.
Temkinli koşmak istiyordum ancak çoğunluk hızlı gittiği için arkada
yalnız kalmak da istemedim. Ama yine de kendimce kontrollü koştum. Nitekim ilk
kontrol noktasına gelmeden çoğunluk
yavaşladı. Ben kendi tempomu korudum. Ara ara grup olarak koşsak da genelde
ikinci kontrol noktasına kadar tek koştum. İkinci kontrol noktasından sonra
Polonyalı Pawel'i yakaladım. Pawel'e birbirimize yardım edersek bugünü daha
kolay geçeceğini söyledim. Kısa
bir süre sonra Pawel hızını artırıp gitti. Üçüncü kontrol noktasına yaklaşırken
Pawel'i tekrar yakaladım. Bu sefer o birlikte koşalım senin tempon çok iyi dedi kısa bir süre sonra Fransız Antony'de
bize katıldı. Antony yaklaşık 10 km sonra geride kaldı. Dördüncü kontrol noktasına
kadar mükemmel koştuk. Kontrol noktasına gelmeden İspanyol Francisso bizi geçti, Fas asıllı Fransız Abdulhakim ise bizimle kaldı. Dördüncü kontrol
noktasında ben gruptan önce çıktım çünkü kumlu tepeyi geçerken grubun tekrar beni yakalayacağını biliyordum.
Nitekim öyle oldu
kısa bir süre sonra Pawel ile Abdulhakim beni yakaladı. Kum tepesinin sonuna doğru
kan şekerimin düştüğünü hissettim. Grup ile koşmaya devam ettim. Sonra bu şekilde
devam edersem daha kötü olacağıma
karar verdim. Yavaşladım. Beşinci kontrol noktasına kadar grubun arkasından
devam ettim. Beşinci kontrol noktasına
geldiğimde çantamdaki
kafa fenerimi çıkarttım. Kontrol noktasından
su alıp yürüyerek tadımca ve çubuk
kraker yiyip koşmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra Pawel'i tekrar yakaladım.
Bana, beni beklediğini söyledi.
Birlikte tekrar koşmaya başladık. Altıncı kontrol noktasına yaklaşırken ben
yine kötü olmaya başladım. Pawel'e sen devam et dedim. O
da bana ben de bittim dedikten sonra birlikte koşmaya devam ettik. Kısa bir süre
sonra arkamızdan İngiliz Andrew Symonds geldi. Pawel ona takılıp devam etti.
Ben de onları arkadan takip ettim. Pawel genelde kontrol noktalarında benden çok vakit harcıyordu. Bundan dolayı onu kontrol
noktasında tekrar yakalamayı ümit ettim. Sonra tekrar birlikte koşarız diye düşündüm.
Kontrol noktasına vardığımda Pawel diye seslendim ses gelmeyince hadi son 10 km
kaldı deyip koşmaya devam ettim. Yaklaşık 5 km sonra bitiş noktası görünmeye başladı ama bu 5 km hiç bitmeyecek
gibiydi sürekli iniş çıkışlar vardı ve bir kum bir çakıl oluyordu. Bir tarafım ‘Hadi Mahmut, dayan az
kaldı’ derken diğer tarafım ‘ne olacak yürü işte her türlü bitecek’ diyordu. Yürüyerek biter mi bu
mesafeler? Vallahi bitiren var; 34 saatte bu parkuru yürüyerek bitiren oldu.
Ama ben koşarak bitirmeyi tercih ettim. Ben bitirdiğimde Özgür etabı bitirmişti. Böylece
uzun etap da bitmiş oldu. Dinlenmek için önümüzde koca bir gün vardı ve sonra maraton
etabı ile yarışı bitirecektik. Uzun etabı 21’inci bitirip genel klasmanda 23’üncülüğe
çıktım. ( 4.gün:)
Beşinci
günü kampta dinlenerek geçirdik.
Altıncı gün 42.2 km’lik maraton etabı vardı. Maraton etabına ilk 150 yarışmacı
saat 8:30’da, kalan sporcular ise saat 7:30’da başladı. Amacım etabın başlamasıyla beraber arkamdaki koşucuları
kontrol ederek koşmaktı. Nitekim öyle de
yaptım. İtalyan Zanetti’yi kontrol ederek koştum. İlk 26 km beraber koştuk. Son
16 km ise tempom düştü. Zanetti’nin 7
dakika önündeydim. Bundan sonra bu farkı kapatamaz diye düşündüm.
Bu farkı kapatıp üstüne 5
dakikada önüme geçti ☺ Maraton
etabı diğer günlere göre daha
kolaydı. Parkurun büyük bir kısmı koşulabilir alandı. Kum tepeleri çok azdı. Sadece son 5 km görünen bitiş noktası bir türlü gelmek bilmedi.
Bitiş noktasına yaklaşırken çantamdan
bayrağımızı çıkarttım ve bitiş noktasını bu şekilde geçtim. Bu esnada yaşadığım duyguları nasıl anlatacağımı
bilemiyorum. Etabın bitmesiyle beraber Finisher madalyalarını aldık. Maraton
etabını 33’üncü, yarışı ise genel klasmanda ise 25inci bitirdim. Altıncı gün akşamı ödül töreni ve konser oldu. ( 6.gün:)
Yedinci
gün 7.7 km’lik yardım koşusu vardı. Bu etap sadece yardım koşusuydu. Tüm etabı
Özgür ile beraber koştuk. ( 7.gün:)
Bu
benim koşmuş olduğum 10. Çok etaplı yarıştı. Bunlar arasında en zorlandığım
olduğunu söyleyebilirim. Bunun sebebi kum tepelerinin çok fazla olması ve yarışa istediğim gibi hazırlanamamış
olmamdı. Yarıştan sonra bu yarışı bir daha koşar mısın diye sorsaydınız cevabım
kesinlikle hayır olurdu. Ama şimdi sorarsanız bu soruya cevabım evet olur.
Kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim olarak görüyorum, çünkü bu kadar iyi koşucuyu bir arada görme şansını başka bir organizasyonda görme şansını bulamazdım. Organizasyona gelince;
yarış öncesi kötü bir
organizasyon olacağı izlenimi verse de (çünkü atılan maillere neredeyse hiç cevap
vermediler) yarışın başlamasıyla kusursuz bir organizasyon icra ettiler. Yaklaşık
600 görevlinin 62 tanesi doktordu. Organizasyonda
herkes kendisine verilen görevi en
iyi şekilde icra etti.
Bu
yarış için malzeme desteği veren Underarmour’a ve saat desteği veren Suunto
Türkiye’ye teşekkürler iyi ki varsınız J
Resimler için Ian Corless'a da çok teşekkür ederim.
Bir
macera daha sona erdi yeni maceralarda görüşmek
dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder