Kalahari

Kalahari
Kalahari Augrabies Extreme Maraton-2014

5 Mayıs 2017 Cuma

Hayallerin de Ötesi - Maraton Des Sables (MDS) :


     Herşeyden önce; bu yarışa katılmamı sağladığı için Uzunetap ailesine ne kadar teşekkür etsem azdır. Aslında bu yarışa geçen yıl katılmak gibi bir planım vardı. Ama kayıtlar dolduğu için yarışa gidemedim. Hatta şunu söyleyebilirim: geçen yıl Ocak ayında MDS 2017 kayıtları dolmuştu. Bana gönderilen elit atlet linki ile yarışa kayıt oldum. Daha sonra bu linki Özgür TETİK ve Faruk KAR'a da gönderdim. Böylelikle yarışa 3 Türk olarak kayıt olduk.  Bu yarış için; ‘Ocak 2016’da başlayan bir macera’ diyebiliriz. Daha önce MDS’si koşan iki Türk vardı: Taner DAMCI ve Nikola MARİNÇİÇ. Bu ikiliden sonra Türk bayrağının Fas (Sahara) çöllerinde yeniden dalgalanmasını sağlayacaktık. Bu yarış, çok etaplı yarışlar arasındaki en özel yarış diyebilirim. Bu nedenle hazırlık sürecini uzun tutmaya karar verdim. Bu yarışta ilk 50 de yer almak, özel olmanın bir göstergesiydi. Benim hedefim ise ilk 20 idi. Temmuz ayına kadar çok güzel bir hazırlık süreci geçirdim. Ağustos ayında UTMB koştuktan sonra tamamen MDS'e konsantre olacaktım. Temmuz ayından sonra ki yoğun işlerimden dolayı tüm planlarım değişti. Önce UTMB’ye gidemedim, sonrasında yoğun mesaiden dolayı bu yarışa istediğim gibi hazırlanamadım. Hatta Ocak 2017'de 80 kilo idim. Ocak ayından sonra eşimin hazırlamış olduğu diyet programı ile birlikte antrenmanlarımı da biraz yoğunlaştırdım. Koşu hayatımda ilk kez diyet ve antrenmanı bir arada yaptım ve bu sayede yarışa 76 kilo girdim.  
Yarışa Paris aktarmalı gittim. 6 Nisan günü İstanbul'dan Paris'e uçtum. Aynı gün havaalanında bir otelde kaldım çünkü bir sonraki gün sabah 6:30’da havaalanında olmam gerekiyordu. Günü otelde dinlenerek geçirdim. Uzun zamandır bu kadar dinleme fırsatım olmamıştı. Son aylarım hep koşturmaca içinde geçmişti. Sabah erken kalkıp havaalanına gittim. Havaalanına gidince neden saat 9’daki uçak için bizi saat 6:30’da havaalanına çağırdıklarını anladım. Muhteşem bir kalabalık vardı. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca çantalarımızı vermek için sıra bekledik. 4 uçak dolusu koşucuyla Paris'ten Ouarzazate'ye uçtuk. Ouarzazate'ye indiğimizde otobüsler bizi bekliyordu. O günü Ouarzazate’de hotelde geçireceğimizi sanıyordum. Bunun böyle olmadığını havaalanında Ian Corless’dan öğrendim. Ian bana bu gece kampta kalacağımızı ve kampa gitmek için önümde yaklaşık 6 saatlik bir otobüs yolculuğu olduğunu söylediğinde ilk sürprizle karşılaşmış oldum. Otobüse binip kamp alanına gittik. Kamp alanına gittiğimde Özgür ve Faruk çoktan gelmişti. Birlikte bir hafta boyunca kalacağımız 24 numaralı çadırda buluştuk. Çadırda bizimle birlikte Avusturyalı Şimon vardı. Diğer çadır arkadaşlarımız yarışa gelmemişti. Bu konuda biraz şanslıydık. Diğer çadırlar 8 kişi iken biz 4 kişi kaldık. Kampta akşam yemeğinden sonra uyuduk. Bir sonraki gün malzeme kontrolü vardı. Malzeme kontrolünü de sıkıntısız atlattıktan sonra yarış için artık hazırdım. 

9 Nisan günü saat 9’da başlayacak yarış için 7:30 da start alanında olmamızı istediler. 32nci MDS olduğu için 32 rakamını oluşturarak fotoğraf çekimine katıldık. Saat 8:15’den itibaren start alanında yarışın başlamasını bekledik. Saatler 9:00 gösterirken yarış başladı. Yarışa toplam 1270 kayıtlı sporcu vardı. Bunlardan 54 ülkeden gelen 1184’ü start aldı.

İlk 3-4 km ön grupla koşup sonra yavaşlama stratejisi ile yarışa başladım. Nitekim düşündüğümü de hayata geçirdim. İlk 4 km ön grup ile koşup sonra yavaşladım. Yarış daha çok uzundu. Koşulacak toplam 5 etap vardı. İlk gün toplamda 30,6 km koşacaktık. Birçok koşucu yarışa çok hızlı başladı. İlk gün iki kontrol noktası vardı. İkinci kontrol noktasına kadar genelde ilk 30 içerisinde koştum. İkinci kontrol noktasından sonraki dune ( kum tepeleri) ile çok yavaşladım. Kum tepeleri resmen tüm enerjimi benden aldı ve ilk günü düşündüğümden kötü koşarak 45. bitirdim. (1.gün :)

Faruk kaburgasındaki çatlaktan dolu parkurun son kısmını yürüyerek bitirdi, Özgür ise kum tepesi olan kısma kadar iyi koşup kum tepesinden sonra yavaşlamış. İlk gün bizim için böyle bitti. 
İkinci gün bizi bekleyen 39 km'lik bir parkur vardı. Parkurda yine iki kontrol noktası vardı. Yarışın başlaması ile beraber ikinci gruba tutundum. İkinci kontrol noktasına kadar planladığım gibi koştum. İkinci kontrol noktasından sonraki kum tepesi ve sonrasındaki tepe çıkışı beni adeta öldürdü. Koşu öncesi kendimi psikolojik olarak yarışın sonundaki tepeyi çıkmaya hazırlamıştım. Ama öncesindeki kum tepesi beni benden aldı diyebilirim. Tepeyi çıktıktan sonra kamp göründü. Tamamen kumlu olan tepenin ilk bölümünü ip yardımıyla indikten sonra kumların üzerinde koşarak inmek adeta uçuyormuşum hissi verdi. Tepeyi inince gücüm yerine geldi. Sonlara doğru iki kişiye daha geçilsem de bunu pek önemsemedim çünkü bitiş noktasına tüm gücümü vererek girmek istemedim. Koşulacak 3 günümüz daha vardı. Günü 27’inci bitirip genelde 31'liğe kadar çıktım.  ( 2.gün :
Faruk kaburgasındaki ağrı artınca gün sonunda yarışı bırakmaya karar verdi. Özgür ise ilk 100 hedefine biraz daha yaklaştı. 
Üçüncü gün 31,6 km koşacaktık. Dördüncü gün uzun gün olacağı için bugünün biraz kolay geçeceğini düşündüm. Tek zor kısmın ikinci gün çıkıp indiğimiz tepeyi çıkmak ve sonrasındaki kumlu tepeyi geçmek olduğunu düşündüm. Ama etap başlar başlamaz pek de öyle olmadığını gördüm. 3 tane tepe çıktık ve parkur çok teknikti. Bu bölümü düşündüğümden iyi koştum. İkinci gün çıktığımız tepe öncesinde kontrol noktası vardı. Kontrol noktasına yaklaştıkça tepe daha net görülmeye başladı. Tepeye baktıkça nerden çıkacağız bu tepeyi diye düşünürken ön grubun karşımızdaki dağa tırmanmaya başladığını gördüm. İçimden yok artık nasıl çıkacağız burayı” dedikten sonra kontrol noktasına girdim. Kontrol noktasında 1,5 litre su alıp devam ettim. Genelde kontrol noktasından aldığım suyun bir kısmını döküp sonra şişeyi elimde taşıyacak duruma getirip öyle koşmayı tercih ettim. Karşımdaki tepeyi görünce bunu yapmaktan vazgeçip 1,5 litre su ile tepeyi tırmanmaya başladım. Tepenin sonuna doğru gücüm tamamen bitti tepenin son 50 metresini ip yardımıyla çıktık. Tepeyi çıktığımda 1,5 litre suyun tamamı bitmişti. İnişe geçince toparlandım. Tepeyi indikten sonra kum tepesini geçmeye başladık. Kum tepesini düşündüğümden daha kolay geçtim.  Çünkü artık kum tepelerinin hangi bölümlerinden geçileceğini öğrenmiştim. Parkurun son 6 km’lik kısmı taşlıklı plato idi. Bu kısma geldiğimizde su içmek için Camelback’imden su çekince suyumun kalmadığını fark ettim. 2 km susuz koştum sonra biraz yavaşlayıp arkamdan gelenlerin beni yakalamasını bekledim. 4 kişilik bir gruba yakalandım. Gruptaki bir koşucudan su istedim, sağ olsun suyundan verdi. Sonra grupla koşmaya devam ettim. Susadığım için yavaşlamaya karar verdim. Tekrar su istemek istemedim. Sonlara doğru susuz kalınca bu sefer yavaşlamak yerine hızlanıp önümdeki bir koşucuyu yakaladım. Yanına yaklaşıp su istedim. Yok dedi. O anda çok sinirlendim. Tempomu artırıp bitişe bir an önce ulaşmak istedim. Etap bitince verilen 4,5 litre suyun 1,5 litresini oracıkta bitirdim. Etabı 36’ıncı bitirmeme rağmen 31incilikteki yerimi korudum. Özgür ise etabı iyi koşarak ilk 100'e girdi. (3.gün:)

Dördüncü gün uzun gündü. Toplam 86 km koşacaktık ve haritaya bakınca oldukça kumlu bir kısım olduğunu gördüm. İlk grup saat 7:15 de start alırken ikinci grup yani ilk 50 koşucu ise 11:30 da start aldı. Sabah kahvaltısından sonra Özgür'ü uğurlamak için start noktasına gittik. Özgür'ü gönderdikten sonra yaklaşık 1150 kişinden sadece 50 kişi kaldık. İlk 50'ye girmenin nasıl bir şey olduğunu start öncesinde anladım. İlk 50'ye girdiğimiz için farklı hissetmemizi sağladılar. Hepimizi tek sıra yapıp startı öyle verdiler. Start ile birlikte büyük bir çoğunluk güne hızlı başladı. Temkinli koşmak istiyordum ancak çoğunluk hızlı gittiği için arkada yalnız kalmak da istemedim. Ama yine de kendimce kontrollü koştum. Nitekim ilk kontrol noktasına gelmeden çoğunluk yavaşladı. Ben kendi tempomu korudum. Ara ara grup olarak koşsak da genelde ikinci kontrol noktasına kadar tek koştum. İkinci kontrol noktasından sonra Polonyalı Pawel'i yakaladım. Pawel'e birbirimize yardım edersek bugünü daha kolay geçeceğini söyledim. Kısa bir süre sonra Pawel hızını artırıp gitti. Üçüncü kontrol noktasına yaklaşırken Pawel'i tekrar yakaladım. Bu sefer o birlikte koşalım senin tempon çok iyi dedi kısa bir süre sonra Fransız Antony'de bize katıldı. Antony yaklaşık 10 km sonra geride kaldı. Dördüncü kontrol noktasına kadar mükemmel koştuk. Kontrol noktasına gelmeden İspanyol Francisso bizi geçti, Fas asıllı Fransız Abdulhakim ise bizimle kaldı. Dördüncü kontrol noktasında ben gruptan önce çıktım çünkü kumlu tepeyi geçerken grubun tekrar beni yakalayacağını biliyordum. Nitekim öyle oldu kısa bir süre sonra Pawel ile Abdulhakim beni yakaladı. Kum tepesinin sonuna doğru kan şekerimin düştüğünü hissettim. Grup ile koşmaya devam ettim. Sonra bu şekilde devam edersem daha kötü olacağıma karar verdim. Yavaşladım. Beşinci kontrol noktasına kadar grubun arkasından devam ettim.  Beşinci kontrol noktasına geldiğimde çantamdaki kafa fenerimi çıkarttım.  Kontrol noktasından su alıp yürüyerek tadımca ve çubuk kraker yiyip koşmaya devam ettim. Kısa bir süre sonra Pawel'i tekrar yakaladım. Bana, beni beklediğini söyledi. Birlikte tekrar koşmaya başladık. Altıncı kontrol noktasına yaklaşırken ben yine kötü olmaya başladım. Pawel'e sen devam et dedim. O da bana ben de bittim dedikten sonra birlikte koşmaya devam ettik. Kısa bir süre sonra arkamızdan İngiliz Andrew Symonds geldi. Pawel ona takılıp devam etti. Ben de onları arkadan takip ettim. Pawel genelde kontrol noktalarında benden çok vakit harcıyordu. Bundan dolayı onu kontrol noktasında tekrar yakalamayı ümit ettim. Sonra tekrar birlikte koşarız diye düşündüm. Kontrol noktasına vardığımda Pawel diye seslendim ses gelmeyince hadi son 10 km kaldı deyip koşmaya devam ettim. Yaklaşık 5 km sonra bitiş noktası görünmeye başladı ama bu 5 km hiç bitmeyecek gibiydi sürekli iniş çıkışlar vardı ve bir kum bir çakıl oluyordu. Bir tarafım ‘Hadi Mahmut, dayan az kaldı’ derken diğer tarafım ‘ne olacak yürü işte her türlü bitecek’ diyordu. Yürüyerek biter mi bu mesafeler? Vallahi bitiren var; 34 saatte bu parkuru yürüyerek bitiren oldu. Ama ben koşarak bitirmeyi tercih ettim. Ben bitirdiğimde Özgür etabı bitirmişti. Böylece uzun etap da bitmiş oldu. Dinlenmek için önümüzde koca bir gün vardı ve sonra maraton etabı ile yarışı bitirecektik. Uzun etabı 21’inci bitirip genel klasmanda 23’üncülüğe çıktım. ( 4.gün:)
Beşinci günü kampta dinlenerek geçirdik. Altıncı gün 42.2 km’lik maraton etabı vardı. Maraton etabına ilk 150 yarışmacı saat 8:30’da, kalan sporcular ise saat 7:30’da başladı. Amacım etabın başlamasıyla beraber arkamdaki koşucuları kontrol ederek koşmaktı. Nitekim öyle de yaptım. İtalyan Zanetti’yi kontrol ederek koştum. İlk 26 km beraber koştuk. Son 16 km ise tempom düştü. Zanetti’nin 7 dakika önündeydim. Bundan sonra bu farkı kapatamaz diye düşündüm. Bu farkı kapatıp üstüne 5 dakikada önüme geçti Maraton etabı diğer günlere göre daha kolaydı. Parkurun büyük bir kısmı koşulabilir alandı. Kum tepeleri çok azdı. Sadece son 5 km görünen bitiş noktası bir türlü gelmek bilmedi. Bitiş noktasına yaklaşırken çantamdan bayrağımızı çıkarttım ve bitiş noktasını bu şekilde geçtim. Bu esnada yaşadığım duyguları nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Etabın bitmesiyle beraber Finisher madalyalarını aldık. Maraton etabını 33’üncü, yarışı ise genel klasmanda ise 25inci bitirdim. Altıncı gün akşamı ödül töreni ve konser oldu. ( 6.gün:)
Yedinci gün 7.7 km’lik yardım koşusu vardı. Bu etap sadece yardım koşusuydu. Tüm etabı Özgür ile beraber koştuk. ( 7.gün:)
Bu benim koşmuş olduğum 10. Çok etaplı yarıştı. Bunlar arasında en zorlandığım olduğunu söyleyebilirim. Bunun sebebi kum tepelerinin çok fazla olması ve yarışa istediğim gibi hazırlanamamış olmamdı. Yarıştan sonra bu yarışı bir daha koşar mısın diye sorsaydınız cevabım kesinlikle hayır olurdu. Ama şimdi sorarsanız bu soruya cevabım evet olur. Kesinlikle yaşanması gereken bir deneyim olarak görüyorum, çünkü bu kadar iyi koşucuyu bir arada görme şansını başka bir organizasyonda görme şansını bulamazdım. Organizasyona gelince; yarış öncesi kötü bir organizasyon olacağı izlenimi verse de (çünkü atılan maillere neredeyse hiç cevap vermediler) yarışın başlamasıyla kusursuz bir organizasyon icra ettiler. Yaklaşık 600 görevlinin 62 tanesi doktordu. Organizasyonda herkes kendisine verilen görevi en iyi şekilde icra etti.
Bu yarış için malzeme desteği veren Underarmour’a ve saat desteği veren Suunto Türkiye’ye teşekkürler iyi ki varsınız

Resimler için Ian Corless'a da çok teşekkür ederim.

Bir macera daha sona erdi yeni maceralarda görüşmek dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder